Benim Hikayem 4: En Güzel Yazım
Bismillahirrahmanirrahim.
Şöyle dua ettiğimi çok net hatırlıyorum “Allah’ım bir şeyleri vesile kıl benim bulunduğum yeri, arkadaşlarımı çevremi değiştir, senin yolunda işler yapabileceğim yollar aç.”
Bulunduğum durumdan bahsedip ne sizi ne kendimi üzmek istemiyorum ama bu duaların ardına, birkaç ay içerisinde kanser olduğumu öğrendiğimde çok az bir üzüntüyle, sıkıntıyla hastalığımı kabul edip, dualarımın kabul olduğunu, belki biraz zor bir yoldan olduğunu ama bir şekilde kabul olduğunu düşündüğümü ve yolumun değiştiğini size anlatmak istiyorum.
Evet duydunuz kanser Büyük harfle yazsam daha mı korkutucu olur acaba? KANSER… Dur türünü de söyleyeyim de 19 yaşındaki bir genç kız nasıl meme kanseri olur diye şaşırıp kalın. İnanın, biz de çok şaşırdık.
Şaşırmak, üzülmek kolaydı da tedavi süreci, ameliyatlar, kemoterapi, iğneler, aşılar, takviye kanlar bunlar çok zordu. Yahu bu kız bize neden hastalık sürecini anlatıyor ciğerimizi dağlıyor dediğinizi duyar gibiyim. Hah! Burada işin manevi boyutu giriyor devreye.
38 gün hastanede yattım ameliyatlardan dolayı, ha şeyi söylemeyi unuttum bu arada benim 2 göğsümü aldılar, yerine protez göğüs filan koydular, yeni göğüslerim ve ben birbirimize alışma evresinde baya acı çekiyoruz. O arada hastanede yatıyorum işte sürekli ziyaretçiler, arayanlar, şuradan dua ettik, buradan sana hatim yaptık vs bir sürü manevi destek yağıyor. İnsanların benim için bu kadar üzülmesi, dua etmesi beni de etkiliyor tabi annem, canım annem zaten başımda, hep birşeyler okuyor, Allah razı olsun. Ziyaretçi bol, acı çok ama düşünmeye de çok zaman kalıyor hastanede. Düşünüyorum nasıl başıma geldi, ne olacak, okulumu dondurdum, bundan sonra ne yapacağım, okulumu Ankara’ya alsam… Yavaş yavaş kafamda bir ışık yanıyor. Yahu hayatım değişiyor! Bu yeni hayatımda her şeyi istediğim gibi kurgulayabilir miyim acaba? Dürüst olmak gerekirse ilk başta asi bir genç kız havasıyla kazıttığım saçlarımla vücudumdaki çeşitli ameliyat izleriyle dünyaya duyurmak istedim kendimi, “Hayatta kaldım ben!” diye. İnsanlar beni kel maskeli halimle bile mutlu hayata sımsıkı tutunmuş görsün istedim. Marjinal olayım, hatta ünlü olayım istedim.
Sonra o ameliyat acılarını sollayıp geçen kemoterapinin yan etkileri başladı…
“Allah’ım yanağımı yalayıp geçen rüzgar bile canımı yakıyor, en sevdiğim yemekleri görünce bile midem bulanıyor ben burada bu kadar acılara dayanıyorum yok mu bir karşılığı?” diye düşünmeye başladım. İşte o zaman fark ettim ki kimse bana bu dünyada yüzümü acıtan rüzgarın hakkını ödeyemez, bunu ancak ve ancak Allah ödüllendirebilirdi. Bazen inşallah bu acıların mükafatını ahiretimde alırım diye düşünüyorum çünkü bu dünyadaki hiç bir şey sağlığın karşılığı olamaz… Ha bir karşılığı var mıdır bilmiyorum ama Allah’ım inşallah vardır.
Galiba bu evreden sonra biraz daha sorguladım. Aslında öncesi de vardı:bilgi edinme evresi. Tesettür nedir, niye gereklidir, neden ibadet etmeliyiz, İslam'da kadın nerededir, kadının önemi nedir...
Araştırdım, biraz da dediğim gibi o manevi desteklerin etkisiyle dinimi daha çok sevdim. İlk olarak İslam'da kadına ne kadar çok değer verildiğini görmek beni rahatlattı. Hızla gelişen ve kadına haddinden çok görev yükleyen bu sistemde bunları görmek içime su serpti. Tesettürün kadını özgürleştirmesi üzerine çok sorguladım ve gerçekten öyle olduğunu, kadın bedenini her yerde görsel bir obje olarak kullanmalarından nefret ettimi gördüm. Tesettürün neden gerekli olduğu üzerine uzun uzun düşündüm. Aslında dinimi yeniden öğrendim ben.
Uzatmak istemiyorum çünkü aniden bir kahvaltı esnasında kel kafamla birkaç hafta önce yüklü bir miktara yaptırdığım peruğumla “Ben kapanacağım anne” diye ağzımdan kelimlerin döküldüğüne geçmek istiyorum. Nasıl oldu ben de anlamadım.
Kadir gecesi kapanayım dedim Ramazan ayı yaklaşmıştı. Kıyafetler alınmaya başlandı, şallar deneniyor, bu kel kafayla da nasıl yapcaz o işi hiç bilmiyorum, hayır şuna birkaç hafta önce karar versem peruğa verdiğim paraya kaç tane tunik alırdım...Böyle böyle deli divane hazırlıkların ardına baktım şeytan bana vesvese veriyor “Nasıl yapacaksın, insanlar ne der, çevrende kimsede yok senin yaşında kapalı, hani saçlarını civciv sarısı boyatacaktın uzayınca, askılı bluzlar giyip portunu(kemoterapi ilaçlarını almak için açılan uzun süreli bir damar yolu, köprücük kemiğine yakın bir yerde derinin altına yerleştirilmesiyle kullanılıyor) gösterecektin insanlara?” Dedim ki “Anne ben hemen bugün kapanıyorum, hiç uğraşamayacağım şeytancım senle.”
Elhamdülillah, ben o yaz 2015 haziran ayında Ramazanda, kafam kel, yüreğim yangın yeri kapandım.
Bazı zorluklarını yaşadım, alışmak, insanlara anlatmak, kendini aynada farklı birisi gibi görmek…
Bugün bunların hiç birini düşünmesem hatırlamam, hatırlayacağım tek şey o manevi istekle bir günde bu kararı verip hayatımı değiştirip bugünki benden çok mu çok memnun olduğumdur.
En güzel yazımla,
Ö. A.
Yorumlar
Yorum Gönder