Benim Hikayem 3 : Koruyucuma Teşekkür
İslam’
ı yaşama gayreti içinde olan bir ailenin kızıyım. Annem ve babam, hem kendi yaşantılarını İslam’a göre düzenlemeye çalışan, hem de din görevlisi
oldukları için kendilerine İslami yaşama dair sorular sorulan insanlardır. Aile, hatta
akraba çevremde herkes namaz kılar, oruç tutar ve hanımlar örtülüdür. Tanıdığım
herkes belli bir yaşa gelince Allah’ın emirleri doğrultusunda örtünür. Bu
kadar.
Ben de ilkokulu bitirince artık büyüdüğüme karar verdim ve örtündüm. Bana
göre o yaşlarda örtünmek sorumluluk isterdi, örtüme saygı duymam gerekirdi. Bu
nedenle küçük olmama rağmen artık sokaklarda herkesin içinde oyun oynayamazdım.
Çünkü ben örtülü bir hanımdım artık. Ama içimde oyun oynama isteği vardı
tabii ki. Ailem bu konuda bana herhangi
bir şey söylemezdi, oyun oynama veya oynamama tercihini bana bırakmıştı. Ben de
şöyle bir çözüm buldum. Her yerde değil kız arkadaşlarım arasında ve ayrı
mekanlarda oyun oynamaya devam ettim. Oyunlarda başarılı olduğum için
arkadaşlarım zile basar beni çağırır oyunda ve takımlarında olmamı isterlerdi.
Ama bir karar vermiştim ve bu kararın arkasında durmam gerekirdi, o yüzden gitmezdim.
Örtündüğüm
yaz döneminden sonra okullar açıldı ve… Okula örtüyle giremiyordum. Bu beni
çok incitiyordu. Müslüman bir ülkede, Müslüman yöneticiler altında Müslüman bir
hanımın okuluna örtülü girememesini anlamıyordum. Çevreme, büyüklerime
soruyordum, sadece yasak diyorlardı, bu kadar. Okulun kapısına kadar gelip
herkesin ortasında küçük bir kızın kendi isteğiyle taktığı örtüsünü çıkarması ve
okulun bahçesine öyle girmesinin ruhunda bıraktığı yaraları tahmin edebilir
misiniz? Fakat maalesef zamanla alıştım ve rutin bir tekrar olmaktan öteye
geçmedi. Okuldan çıkıp bir yere gidileceği zaman herkes aşağı iner beni sabırla
beklerdi. Bu anlamsız garip durumdan ne zaman kurtulacağımı bekliyordum.
Ortaokul
böylece bitti. Yaklaşık 15 yaşındaydım. Sorular beynime hücum ediyordu. Neden
örtünüyorum, bu güzelse neden örtümü açıyorum? Sorular soruyorum ama aldığım
cevaplar beni tatmin etmiyor yeterli gelmiyordu. Örtülü olmak neden gereklidir?
Örtü kamusal alanda neden ayrımcılığa uğrar? Evet Allah emretmiş ama hanımlarda
müslüman kimliğini gösteren herkes tarafından görülen bir işaret bulunurken
erkekler için neden bu durum geçerli değildi? Sorular sarmalında boğuluyordum,
cevap arıyordum. Aradığım cevabı insanlarda bulamayınca kitaplara sığındım.
Ailemin oluşturduğu kütüphaneye attım kendimi kitaplar arasında kayboldum.
Sonunda… Cevaplarımı buldum. Örtüleri için direnmiş, eylemler yapmış, yasaklara
karşı çıktığı için cezalandırılmış, okuldan, işinden atılmış çok güzel yürekli
insanlarla tanıştım kitaplarda. Peki ne için direnmiş bu insanlar. Örtülerini
alamasınlar diye. Neden? İnsan ne için direnir? Değerli gördüğü, sevdiği,
kutsal saydığı bir şey elinden alındığı zaman. Olduğum güne baktım. İnsanlar
için normal rutin haline dönüşmüş bir eylem. Başlarını evden çıkarken örtüyorlar,
okula, işe gelirken çıkarıyorlar, okuldan, işten çıkarken tekrar örtüyorlar. Bu
kadar. Rutin. Gözlerinde ızdırap görmedim. Acımıyordu canları. Acımıyordu
canım. Onların örtüsü ile bizim örtümüz farklı mıydı? Bilmiyorum…
Kitaplar
içinde kaybolurken şöyle bir sahne okudum bir hikayede. Bir kızın önüne iki
hediye konuyor. Biri açık bir kutu içinde bir yüzük, diğeri kapalı bir kutu,
yaklaşık diğeri ile aynı boyuta sahip. Kıza ikisinden birini seçmesini söylüyor
hediyeyi veren kişi. Kız kapalı kutudaki hediyeyi seçiyor. Soruyor hediyeyi
veren neden onu tercih ettiğini. Kızın verdiği cevap… Manidar... Bu kutuyu
sarmışsınız güzel bir paket haline getirmişsiniz içindekinin değerli bir şey
olduğunu düşündüm. Kapalı kutu açılıyor. İkisinde de aynı yüzük.
Evet
kıssadan hisse. Rab bizi değerli gördüğü kıymet verdiği için örtmek
saklamak istemiş. Zarar görmemizi, kırılmamızı istemediği için bizi örtüyle
şereflendirmiş. Rabb'imiz bizi yaratan bizi bizden daha iyi bilmez mi? Cevabımı
buldum ve bulduğum cevap beni onurlandırdı. Rabb'ime sevgim bir daha arttı. Bu
örtüsü olmayan hanım kıymetsiz demek değildir. Her kul çok kıymetlidir.
Fakat kıymet veren kıymet verdiğini saklar, örter, zarar görmesini istemez. Biz
de öyle yapıyoruz. Kıymetli bir mücevherimiz varsa saklıyor, güvenli yerlere
koyuyor, bir zarar gelmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Değil mi?
Kitaplardan
başka bir şey daha öğrendim. Tesettür sadece başını ve vücudunu örtmek
değilmiş. Tesettür tüm azaların örtülmesi demekmiş. Yani dilinde tesettürü
varmış, yalan söylememek, gıybet etmemek gibi, ayağında tesettürü varmış,
yanlış yerlere gitmemek gibi, elinde tesettürü varmış, senin olmayana el
uzatmamak gibi ve kalbin de tesettürü varmış, kıskanmamak gibi…
Liseye
başladım. Aynı süreç hala devam ediyor fakat bir farkla. Benim gibi kapıda
örtüsünü çıkaran başka kızlar var. Artık tek değilim. Ama tabii ki bu üzüntümü
hafifletmiyor sadece normalleştiriyor. Artık dayanamıyorum arkadaşlara
konuşuyorum en azından okulun içine kadar girmek için izin istiyoruz müdürden.
Sağ olsun izin veriyor müdür bey en azından bunu sağlayabiliyoruz şükür tabi o
vakitler. Namaz vakitleri okulda geçiyor bu nedenle namaz kılmak istiyoruz.
Küçük bir alan oluşturulmuş bizden önceki öğrencilerin talebiyle ama adı resim
atölyesi gizli tutuluyor. Namaz kıldığını ortalıkta konuşmuyorsun gizlice en
alttaki resim atölyesine geçiyorsun sanki suç işler gibi. Müslüman ülkede Müslüman yöneticiler altında Müslüman insanlar namaz kıldığını saklıyordu.
Garip gerçekler.
Üniversiteyi
kazandım. Güzel bir şehir, güzel bir üniversite, güzel bir bölüm. Farklı
fikirlerin saygı içinde bir arada bulunabildiği konuşulabildiği özgür bir ortam
hayali ile üniversiteye gelmek. Ama yine aynı üzücü tablo bu sefer daha kötüsü:okul bahçesine alınmayan bizler. Kalbimdeki yara, kurduğum hayaller… Bu sefer
ben farklıyım yalnız. Örtümü çıkarmak artık benim için normal değil. Her
seferinde hakarete uğramış gibi hissediyorum. Örtümü her başımdan aldığımda
ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Her seferinde göğsümden dikenli teller
çekiliyormuş gibi hissediyorum. Arkadaşlarla konuşuyorum önce okul bahçesine
giriş için izin alıyoruz. Tekrar konuşuyoruz okul içine giriş için izin
alıyoruz. Ama derslere hala giremiyoruz. Bir gün güvenlik görevlisi yazı
geldiğini artık bize müdahale edemeyeceklerini söylüyor. Mutluluk gözyaşları
gülümsemeye karışmış ilk kez okuluma ve dersime örtümle özgürce giriyorum. Sonrası
şükür ve gözyaşı…
Şimdi
mi? Şimdi ise beni örtümle sokmadıkları üniversitemde aynı binada ve aynı
sınıflarda örtümle araştırma görevlisi olarak derslere giriyor ve ders
anlatıyorum.
Bir
gün bir yazı dizisi görüyorum. Örtüsünden "kurtulmuş" kadınlar diye. Örtülü olanların tutsak olduğunu, iradesiz olduğunu anlatıyor ve kurtuluşa
çağırıyor. Ben örtüsüne yıllarca kavuşmayı bekleyen biri olarak yazıyorum.
Örtüm için çok ağır bedeller ödemedim ama ödeyenler tanıyorum. Özgürüm, kendi
özgür irademle örtümü takıyorum ve örtümü seviyorum… Bir kez daha örtüme
uzanacak olursa eller asla izin vermeyeceğim. Ellerini uzatmaya gücü yetmeyip,
dil uzatanlara sesleniyorum, ben örtümü bilerek, isteyerek, değer ve kıymetinin
farkında olarak takıyorum. Rabbin emri başım gözüm üstünedir. Diline ve eline
tesettür giydirme çabası içinde olan bir insanım. Doğru ve güzel olandan
insanları çevirmeye uğraşmayın çünkü her zaman aydınlık karanlığı boğdu ve
bundan böyle de öyle olacak. Güneş doğduğunda karanlık hep yok oldu.
Çabalarınız hiçbir işe yaramayacak. Çünkü kalbi Rabb'ine bağlı, O’ na kul
olmakla gurur duyan hiçbir hanım hiçbir nedeni olmasa da sadece O’ nun emri
olduğu için tesettürlü olmaktan onur duyacak.
Rabb'imizin
bizi sevmesi ve yaratması için "Var
olmamız" bile gerekli
değildi. Bizi var olmadan önce seven, değer veren koruyucumuza şükürler olsun.
Güzel düşünen, güzel konuşan, güzel insanlardan bizleri ayırmasın.
Amin.
Yorumlar
Yorum Gönder