Afrika'nın İncisi: Tunus
Aramızdan bir arkadaşımız yaklaşık 4 ay boyunca Tunus'un Tunis şehrinde, yani başkentinde yaşadı.
Bizler de KarineBlog olarak kendisinin Tunus'la ilgili izlenimlerini sizlerle aktarmak istedik.
Asleema,
Madem ki Tunus yazımızın konusu, bu güzel memleketteki gibi selamımızı verelim, değil mi?
Normalde bu kadar uzun bir yazı yazmak olmasa da amacım, yazdıkça, hatırladıkça ve biraz daha araştırdıkça anılarımın içinde kayboluverdim.
Biz eşimle birlikte Tunis'e 2018'de Ağustos sonunda gittik. Hava yavaş yavaş serinlemeye başlamış olduğundan yaz sıcağını göremedim fakat eşim daha önce de orada olduğu için, yazlarının oldukça sıcak geçtiğinden bahsetmişti. Sokaklarının mis gibi çiçek kokularıyla dolu olduğu bir mevsimde orada olduğum için kendimi çok mutlu hissediyorum.
![]() |
Evimizin bulunduğu mahallemiz, Dar el Ummahat, Manar |
Afrika'nın incisi diyebileceğimiz güzel ülke Tunus, Kuzeybatı Afrika'nın en küçük ülkesi ve İtalya'nın hemen karşısında yer alıyor. Uçak yolculuğuyla Türkiye'ye iki buçuk saat kadar uzaklıkta, saat farkımız da tam olarak 2 saat. İklimi bizim Akdeniz şehirlerimizden çok da farklı değil. Yalnızca güneye indikçe çöllerle karşılaştığınızdan, kumun belli dönemlerde yağmur ya da diğer hava olaylarıyla Tunis'e kadar geldiği olabiliyor. Kuzeybatısı oldukça yeşilken güneye inildikçe çöl ve otsu bitki örtüsüyle; iki farklı ucu yansıtıyor Tunus. Yaklaşık 12 milyon nüfusa sahip, bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir memleket; tarihi mirası, konumu ve Fransa'yla münasebetlerinin bir sonucu olarak neredeyse nüfusu kadar turist çekiyor.
2010'un sonunda başlayan Arap Baharı'nın da çıkış noktası olan Tunus, yakın dönemde devrim yaşamış bir ülke. İnsanlar devrimden önce Tunis'in daha bakımlı ve temiz olduğunu söylüyor, bunu doğrulama imkanımız olmasa da, itiraf etmek gerek ki, güzel bir şehir olmasına rağmen binaların eskiliği, bakımsızlığı, şehir-çevre planlamasının çok eksik kaldığı da ortada. Yine de İstanbul'dan daha rahat ettiğim bir şehir oldu Tunis. Kalabalık, rastgele binalardan oluşan bir şehir olmadığı için insana kendini sevdiriyor.
2010'un sonunda başlayan Arap Baharı'nın da çıkış noktası olan Tunus, yakın dönemde devrim yaşamış bir ülke. İnsanlar devrimden önce Tunis'in daha bakımlı ve temiz olduğunu söylüyor, bunu doğrulama imkanımız olmasa da, itiraf etmek gerek ki, güzel bir şehir olmasına rağmen binaların eskiliği, bakımsızlığı, şehir-çevre planlamasının çok eksik kaldığı da ortada. Yine de İstanbul'dan daha rahat ettiğim bir şehir oldu Tunis. Kalabalık, rastgele binalardan oluşan bir şehir olmadığı için insana kendini sevdiriyor.
![]() |
Tunus Ekonomi Bakanlığı Binası, Medine |
Sfaks, Hammamet, Kayravan, Bizert, Susa, Kabis diğer önemli şehirleri. Bunlardan Kayravan İslam'ın Tunus'a girdiği belde. Popüler kültür için önemli bir yer de Tuzer, çünkü Star Wars serisi burada çekilmiş. Bunun yanında çöl turları ve festivalleri de ülkenin güneyine turist çekme konusunda oldukça başarılı.
Biraz Tarih
![]() |
Bardo Müzesi'nin önemli eserlerinden, Kartaca dönemi, Sırıtan Yüz Maskesi |
Tunus'un tarihine baktığımızda ilk olarak bugün de Tunus halkının bir parçası olan Berberilere değinmek gerekir. Berberilerden sonra Kartaca merkezli bir imparatorluk kuracak olan Kartacalılardan bahsetmeden geçemeyiz. Kartacalılar aslında yerleştikleri bölgeden bu ismi alsalar da hepimizin tanıyıp bildiği Fenikelilerden başkası değiller. Afrika kıyılarının keşfi ve antik Akdeniz uygarlıkları için oldukça önemli olan Kartacalılar, Yunanlarla ve Romalılarla yıllarca savaşmışlar. Bölgede balıkçılık, denizcilik ve tarım temel geçim kaynakları olacak ki, dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi olan Bardo Müzesindeki mozaiklerde deniz teması çok fazla görülüyor.
![]() |
Bardo Müzesi, Mozaik bölümü |
Roma dönemine geçiş Hannibal'ın asırlarca süren savaşlarda Romalılara yenilmesi ve Romalıların Kartaca'da taş üstünde taş bırakmayarak, şehirlerini yıkmasıyla oluyor. Daha sonra Kartaca'yı tekrar imar eden Romalılar bu şehri Afrika'daki idari merkezleri haline getiriyorlar.
Roma ve Bizans dönemi arasında yaklaşık yüz yıl İspanya'dan gelen Vandalların hakimiyetine giren Tunus, 535 yılında Bizans'ın eline geçmiş ve Müslümanların fethine kadar Bizans tarafından yönetilmiş. İslam Tunus topraklarına girdiğinde, Hıristiyanlık ve putperestlik toplumda yaygınmış ve halkın büyük bir kısmı putperest Berberilerden oluşuyormuş.
Roma ve Bizans dönemi arasında yaklaşık yüz yıl İspanya'dan gelen Vandalların hakimiyetine giren Tunus, 535 yılında Bizans'ın eline geçmiş ve Müslümanların fethine kadar Bizans tarafından yönetilmiş. İslam Tunus topraklarına girdiğinde, Hıristiyanlık ve putperestlik toplumda yaygınmış ve halkın büyük bir kısmı putperest Berberilerden oluşuyormuş.
İslam Dönemi, Hicretin 27. yılında (647) Hz. Osman (r.a.) zamanında, Ifrîkiye ya da Afrikiye olarak anılan topraklarda Abdullah bin Sa'd bin Ebû Serh'le başlamış. Tunus, Hz. Ali (r.a.) ve Muaviye arasındaki mücadeleler sırasında İslam hakimiyetinden çıkmış.
![]() |
Sidi Ukbe Camii, Keyravan |
İleride Ukbe bin Nafi tarafından ilk minber ve minareli Sidi Ukbe Camii'nin yaptırılacağı Kayrevan şehri, Müslümanlar tarafından kurulmuş. Keza güneye doğru, yani İslam'ın Tunus'a girdiği bölgeye doğru gittikçe, halkın ruhaniyeti de oldukça değişiyor. Kuzey daha Avrupai yaşarken, Güney İslamı çok daha el üstünde tutuyor.
Yazının başından beri bahsettiğimiz Kartaca'nın fethi Ebu'l-Muhacir Dinar tarafından olmuş. Kartaca'nın fethinden sonra Berberiler arasında İslam hızla yayılmaya başlamış. Abdulmelik bin Mervan, siyasi birliği sağladıktan sonra valiliğe atadığı Hassan bin Nu'man liderliğinde kaybedilen Kartaca'yı geri almış ve bugünkü Tunis şehrini kurmuştur, hatta burada bir tersane bile yaptırılmıştır. Ardından Afrikiye valiliğine atanan Musa bin Nusayr'ın Zağvan'ı fethiyle bugünkü Tunus topraklarının hepsi İslam'a girmiş.
![]() |
Bardo Müzesi, Osmanlı Beylik Sarayı |
Endülüs'ten gelen Müslümanlar Tunus'ta sosyal, ekonomik ve ilmî hayatı oldukça etkilemiş, bu dönemden kalan bazı mimari eserler günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Örneğin Sidi Bou Said, Endülüs'ten gelen müslümanlarca kurulmuş. Bugün turistik bir bölge olan Sidi Bou Said, mavi-beyaz evleri, harika Akdeniz manzarasıyla da insanı büyülüyor. Burada ve Tunus'ta sıkça karşılaşacağınız işlemeli kapılar, o evin sahibinin hem maddi durumu hem de sosyal statüsü hakkında fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Kapı ne kadar büyük ve gösterişli işlemelere sahipse, bu ailenin o kadar zengin ve sayılan bir aile olduğunu gösteriyor.
13. yüzyılın ikinci yarısından sonra Tunus Avrupa devletleri tarafından sürekli saldırılara maruz kalmış. Başta İspanya olmak üzere, Avrupa devletleri sahil şehirlerine saldırıları yoğunlaştırınca Osmanlılar Kuzey Afrika'dan Hıristiyanları çıkarmak amacıyla bölgeye gelmiş. Hızır Reis, gölün ortasındaki sessiz sakin duruşuyla insanı şaşırtan Halkulvadi Kalesini ve Tunis şehrini ele geçirmiş. Daha sonrasında İspanyollar ile Osmanlılar arasında sürekli devam eden savaşlar sonunda 1574 yılında kesin olarak Osmanlı topraklarına katılarak, Tunus, bir eyalet haline getirilmiş.
![]() |
Bardo Müzesi, Osmanlı Beylik Sarayı |
Maalesef, nihayetinde Tunus bir Fransız sömürgesi haline gelmiş. 1882-1885 arasında valilik yapan Pierre Paul Cambon döneminde sömürgeleştirme süreci tamamlanmış. Bu yıllardan sonra Tunus'taki Avrupalı nüfus giderek artmaya başlamış. Öyle ki Birinci Dünya Savaşında Fransa sadece Tunus'taki yerli gençlerden 63.000 kişiyi cephelere sürmüş. Ne acı...
Tunus'un özgürleşme ve bağımsızlık kazanma süreciyse 1950'lerden sonra hız kazanmış, 1956 yılında, Emin Bey ilk Tunus Kralı ve 19. Osmanlı Beyi olarak, bağımsız Tunus'un ilk yöneticisi olmuş. 1957'de cumhuriyete geçildikten sonra Emin Bey'in başbakanlığa getirdiği Habib Bourgiba'yla da demokratik süreç başlamış oldu. Buradan sonrası yakın tarihe girdiği ve fazla politik meseleleri kapsadığı için değinmeyeceğim.
Biz oradayken Tunus'un Beylik ailesinden bir kaç kişiyle de tanışma fırsatı bulmuştuk. Hala ülkede önemli bir statüye sahip Beylik ailesi.
Medinede ziyaret edip bir şeyler yiyebileceğiniz güzel mekanlardan biri de El Ali. Sıkça Yıldız Tilbe'nin şarkılarının enstrümental olarak çaldığı bu güzel mekanda Aside yemeden Medine gezinizi sonlandırmayın. Aside Tunusluların inanılmaz lezzetli bir muhallebisi, Zgougou(Halep çamının taneleri) ve Antep fıstıklısı mevcut. Bu tatlıyı bayram havasında kutladıkları Mevlid Kandillerinde de sıkça yapıyorlar. Yanında Tunus'un ünlü naneli ya da fıstıklı çayını içebilirsiniz. Yalnız uyarmak lazım, Tunuslular şekeri, tatlıyı çok seviyor. Kahvenin yanında size 5-6 paket şeker getirildiğinde şaşırmayın ya da çayın şekerli oluşuna aldırmayın. İlk içtiğinizde farklı gelse de sonradan çok seviyorsunuz.
Öğrendiğime göre Medine aynı zamanda dar ve karışık sokakları sebebiyle şehrin savunmasında , savaşlarda düşmanı içeri çekerek, mekandan faydalanılarak savaşılan bir yer.
Tunus'un özgürleşme ve bağımsızlık kazanma süreciyse 1950'lerden sonra hız kazanmış, 1956 yılında, Emin Bey ilk Tunus Kralı ve 19. Osmanlı Beyi olarak, bağımsız Tunus'un ilk yöneticisi olmuş. 1957'de cumhuriyete geçildikten sonra Emin Bey'in başbakanlığa getirdiği Habib Bourgiba'yla da demokratik süreç başlamış oldu. Buradan sonrası yakın tarihe girdiği ve fazla politik meseleleri kapsadığı için değinmeyeceğim.
Biz oradayken Tunus'un Beylik ailesinden bir kaç kişiyle de tanışma fırsatı bulmuştuk. Hala ülkede önemli bir statüye sahip Beylik ailesi.
Başkent'te Gezilecek Görülecek Yerler ve Kültür
Üzülerek, Tunus'un geneliyle ilgili bir yazı yazamadığımı söylemeliyim. Çünkü eşimin yoğunluğundan dolayı fırsat bulup da Hammamet gibi yakın şehirlere dahi gidemedik.
Böyle olunca da sadece başkenti ve banliyö bölgelerini gezebildik.
Tunus'a indiğinizde ilk gideceğiniz yer bence Medine olmalı. Medine yukarıda bahsettiğimiz, Müslümanlar tarafından kurulan Tunus şehrinin kendisi. Buradan hediyelik eşya alışverişinizi, ev alışverişinizi yapabilir, geleneksel ve modern Tunus tatlılarını yiyebilir, ayak üstü bir şeyler atıştırabilir ya da güzel bir yemek yiyebilir, camiileri ve mescidleri ziyaret edebilirsiniz.
![]() |
Tunus'un ünlü fıstıklı çayı ve yerel tatlıları |
Şeker, tatlı demişken, yine Medine'de tatlıcıları da göreceksiniz. Buradan samsa, youyou, Tunus baklavaları, makrut, kak varka gibi tatlıları denemeden geçmeyin. Benim Tunus'ta yediğim ve en sevdiğim şeylerden biri de kak varkaydı, içine başta gül suyu olmak üzere farklı çiçeklerin de kullanılabildiği bu kurabiye kurabiyelerin zirvesi olabilir. 😀
Medine'de namazınızı kılabileceğiniz, ziyaret edebileceğiniz birden çok camii mevcut. Bunlardan biri Osmanlı dönemi eseri, Hammûde Paşa Camii.
7. yydan kalan Zeytune Camii ise Medine'nin ve Tunis'in göz bebeği diyebiliriz. Emevî valisi Hassân bin Nu‘mân’ın 80’de (699) yaptırdığı Zeytune'ye sonradan gelen tüm Müslüman yöneticiler, devletler eklemeler, yenilemeler, tamiratlar yaparak bu güzel camiyi ayakta tutmaya gayret göstermiş. 732 yılından itibaren de İslam aleminin ilk üniversitesi olarak hizmet etmeye başlamış. Daha sonra 1950'lerde modernize edilen Zeytune Üniversitesi bugün İslam ilimleri alanında önemli üniversitelerden biri. Hepimizin bildiği İbn Haldun da Zeytune Üniversitesinde yetişmiş. Bir meclis kurup memleketi sayabileceğimiz Tunus'ta İbn Haldun okumaya niyetlensek de bunu yapamadan Türkiye'ye dönmemiz gerektiği için hala üzülüyorum.
Beni şaşırtan ve gülümseten bir şeyle karşılaştık Zeytune'ye gittiğimizde. Nasıl ki Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa alanlarına gayrimüslimlerin girmesi yasaksa, bu alanlar Müslümanların haremi sayılıyorsa, Tunuslular Zeytune ve camiileri de böyle düşünmüş. Gayrimüslimlerin camii avlusu ve içine girişi aslında yasak. Fakat uygulama nasıl bir fikrim yok. Tek şahit olduğum kapıya asılan uyarılar.
Dar Hussein, Dar Bach Hamba, Dar Orthman, El Cedid Camii, yine Hammuda Paşa'nın inşa ettiği kışla gibi hatırlamakta zorlandığım bir çok tarihi ve önemli bina mevcut Medine'de.
Öğrendiğime göre Medine aynı zamanda dar ve karışık sokakları sebebiyle şehrin savunmasında , savaşlarda düşmanı içeri çekerek, mekandan faydalanılarak savaşılan bir yer.
Bardo Müzesi, Osmanlı Beylik Sarayı
|
İkinci gidilmesi gereken yer olarak Ulusal Bardo Müzesi'ni söyleyebilirim. Bardo Müzesi, Tunus'un canlı kültürel hayatını çok güzel bir şekilde yansıtan bir yer. Müzenin kendisi esasen 19. yy Osmanlı Beylik Sarayı, eklemelerle birlikte oldukça büyük bir mozaik ve arkeoloji müzesine çevrilmiş. sarayın kendisi sizi büyülerken, Kartaca, Roma, Hristiyan ve İslami dönem eserlerini sırayla gezerken Tunus'un tarihini de bir arada görme fırsatı buluyorsunuz. Kendi medeniyetlerini Afrika'da kuran ve bir çok önemli olaya sebep olan Kartacalılar, Tunusluların kendilerine ata olarak kabul ettikleri insanlar.
![]() |
Bardo Müzesi, Osmanlı Beylik Sarayı |
Bardo'da gezerken ilgimi çeken bir şey de mozaiklerde vurgulanan hayvan, tarım ürünleri, deniz canlıları, canavarları ve denizcilik yapan insan figürleriydi. Bu devasa mozaikleri incelerken, insanın aklına Kartaca'daki iç göl, ve Akdeniz'in mavi suları sık sık geliyor. Diğer ilginç nokta ise bir İslam devleti yöneticisinin sarayında, benim için üzücü bir deneyimdi, her yerde farklı dini ögelerin bulunuşuydu. Maalesef Tunus tarihi daha çok Kartaca, Roma ve Fransız sömürge dönemi vurgusu yapılarak anlatılıyor, Bardo müzesi de bundan nasibini almış. Atalarının "medeniyet" sahibi Kartaca ve Roma toplumu olduğuna ve Fransızların kendilerini "özgürleştirdiği"ne inanan çok fazla Tunuslu kardeşimiz var. Bunun yanında Türk olduğunuzu öğrendiğinde yüzündeki artan gülümsemeye, daha muhabbetli davrandığına, burası sizindi, Osmanlı'nındı, biz Osmanlı'ydık dediğine şahit olduğumuz bir çok kardeşimizle de sohbet etme imkanımız oldu.
Gidebileceğiniz diğer yerler şehrin yeşil kalbi diyebileceğimiz Belveder Park. Bu parkın içinden trafik de geçiyor. Parkta gezerken güvercin, serçe misali ortalıkta dolanan tavus kuşlarına denk gelebiliyorsunuz. Parkın içinde bir hayvanat bahçeside mevcut.
Merkezden banliyö treni, la vache'lar ya da taksiyle gidebileceğiniz Kartaca, Sidi Bou Said ve La Marsa da turistik bölgelerden.
![]() |
Antonin Hamamı Kalıntıları, Kartaca |
Daha önce bahsettiğimiz gibi Kartaca Tunus tarihinde önemli bir merkez. Buraya gittiğinizde Antonin Hamamı, Okyanus Müzesi, Ulusal Kartaca Müzesi, Akrapolyum, Magon Meydanı, Roman köyleri, Odeon ve Kartaca tiyatrosu ve diğer tarihi ve turistik mekanları ziyaret edebilirsiniz. Kartaca'da aynı zamanda "protokol cami" olarak anabileceğimiz bir camii mevcut.
Kartaca, Roma kalıntıları
|
![]() |
Kartaca |
Kartaca'dan devam ettiğinizde, Endülüslü Müslümanların kurdukları Sidi Bou Said'e ulaşıyorsunuz. Size Bodrumu, egeyi hatırlatan bölge, Said Efendi tarafından kurulmuş. Sidi, arapça Seyyid'le aynı kelime aslında. Mavi kapıları, bembeyaz evleriyle ziyaret edilmesi gereken bir yer.
![]() |
El Ahmedi Camii, La Marsa |
Banliyöyle devam ettiğinizdeyse La Marsa/El Marsa'ya gidiyorsunuz. Burada da Le Saf Saf denilen cafe, El Ahmedi Camii'ye ve plaja uğramanızı öneririm.
![]() |
Manar'dan Tunus manzarası |
Tunus'la ilgili son olarak kendi düşünce ve hissiyatlarımı da anlatmak istiyorum .
Tunus'ta taksi kullanımı oldukça yaygın çünkü hem ucuz, hem de otobüs ve toplu taşıma araçları fazla güvenli değil. Banliyö trenlerindeyse 1 ve 2 numaralı vagonlar var. Bu da toplumu aslında biraz ayıran bir uygulamaymış vaktiyle. Şimdi ulaşım ucuz olduğu için çok fazla bir ayrıma sebep olmuyor.
Tunus'ta taksi kullanımı oldukça yaygın çünkü hem ucuz, hem de otobüs ve toplu taşıma araçları fazla güvenli değil. Banliyö trenlerindeyse 1 ve 2 numaralı vagonlar var. Bu da toplumu aslında biraz ayıran bir uygulamaymış vaktiyle. Şimdi ulaşım ucuz olduğu için çok fazla bir ayrıma sebep olmuyor.
![]() |
Pasaj |
Tunus bahsettiğimiz gibi eski bir sömürge ülkesi, bunu karayolu tabelalarından, marketlerine, pastanelerinden, cafelerine, okullarından şehir mimarisine kadar görmek mümkün.
Daha önce bahsettiğim Tunus tatlıları çok tüketiliyor olsa da gençler arasında en popüler tatlı krep. Kafeler çok yaygın. Kahve kültürü çok gelişmiş, yanında yerel nargile eklenerek Fransız kafeleri farklı bir yoruma ulaşmış.
Şehrin en merkezi konumu olan Habib Bourgiba Caddesi ve Medine arasında büyük bir katedral ve karşısında Fransız Konsolosluğu var. Fransızlar adeta dünyanın merkezine kendilerini koyarcasına şehrin en merkezi yerine yerleşerek, buradan ayrılmadıklarını Tunuslulara hatırlatıyorlar.
Ben market alışverişi yaparken, ekmek alırken dahi daralıyordum. Danone Tunus marketlerini işgal etmiş durumda. Orada Danone Delice ismiyle piyasada olan firma, her türlü şeye el atmış. Alternatifini alayım desen yerli yok. Mecburen almak zorunda kaldığımız Fransız firmalar piyasanın kralı haline gelmiş durumda. Öyle ki süt ve süt ürünleri konusunda dahi yerel firma bulmak çok zor. Abur cuburdan içeceğe, kozmetikten, temizliğe her şey Fransız ürünü. Tamam artık uluslararası firmalardan bahsediyoruz, çok şaşırman komik diyeceksiniz; Ya o dönem alışma sürecinde ve duygusal olduğumdan ya da gözüme bu farklılıklar çok net gözüktüğünden, mahallemizdeki fırın-pastanede yerli ekmek bile olmamasına ne demeli? Her şey Fransız usulü. Tatlılar, pastalar, ekmekler... Ünlü Fransız ekmeği baget ülkedeki en ucuz ve en çok satılan ekmek türü. Bir memleketi ekmeğine kadar sömürmek ne demek! Ben bu konuya oldukça sinirlenmiş ve üzülmüştüm.
Her yerde kiliseler mevcutken, ülkede camiler sürekli açık bile değil. O yüzden yolunuz düşerse, açık cami bulduğunuzda girip namazınızı kılmanızı öneririm. Geri geldiğinizde kapanmış olabilir.
Son olarak, bizi orada şaşırtan bir diğer şeyse ezanlardı. Eşim sürekli farklı olduğunu söylüyordu fakat evimizin yakınındaki caminin makamlı olmasa dahi biraz daha ülkemize yakın bir okuyuşu olduğu için abarttığını düşünmüştüm. Daha sonra Filistin Camii yakınlarında vakit girdiğinde, hayrete düştüm. Çünkü yıllarca alıştığımız makamlı ezandan çok farklı bir seda duyuyordum. Zamanla bu ezanlar beni mutlu etmeye, ezanın manası üzerine daha çok kafa yormaya sevk etti. Rabbim kulaklarımızı ve kalbimizi ezanlardan mahrum kılmasın. Ezan okunan coğrafyaların muhabbetini kesmesin diyerek yazımı bitirmek istiyorum.
Daha önce bahsettiğim Tunus tatlıları çok tüketiliyor olsa da gençler arasında en popüler tatlı krep. Kafeler çok yaygın. Kahve kültürü çok gelişmiş, yanında yerel nargile eklenerek Fransız kafeleri farklı bir yoruma ulaşmış.
Şehrin en merkezi konumu olan Habib Bourgiba Caddesi ve Medine arasında büyük bir katedral ve karşısında Fransız Konsolosluğu var. Fransızlar adeta dünyanın merkezine kendilerini koyarcasına şehrin en merkezi yerine yerleşerek, buradan ayrılmadıklarını Tunuslulara hatırlatıyorlar.
![]() |
Habib Bourgiba Caddesi |
Ben market alışverişi yaparken, ekmek alırken dahi daralıyordum. Danone Tunus marketlerini işgal etmiş durumda. Orada Danone Delice ismiyle piyasada olan firma, her türlü şeye el atmış. Alternatifini alayım desen yerli yok. Mecburen almak zorunda kaldığımız Fransız firmalar piyasanın kralı haline gelmiş durumda. Öyle ki süt ve süt ürünleri konusunda dahi yerel firma bulmak çok zor. Abur cuburdan içeceğe, kozmetikten, temizliğe her şey Fransız ürünü. Tamam artık uluslararası firmalardan bahsediyoruz, çok şaşırman komik diyeceksiniz; Ya o dönem alışma sürecinde ve duygusal olduğumdan ya da gözüme bu farklılıklar çok net gözüktüğünden, mahallemizdeki fırın-pastanede yerli ekmek bile olmamasına ne demeli? Her şey Fransız usulü. Tatlılar, pastalar, ekmekler... Ünlü Fransız ekmeği baget ülkedeki en ucuz ve en çok satılan ekmek türü. Bir memleketi ekmeğine kadar sömürmek ne demek! Ben bu konuya oldukça sinirlenmiş ve üzülmüştüm.
![]() |
L'aouinia, Kilisiyye |
Her yerde kiliseler mevcutken, ülkede camiler sürekli açık bile değil. O yüzden yolunuz düşerse, açık cami bulduğunuzda girip namazınızı kılmanızı öneririm. Geri geldiğinizde kapanmış olabilir.
Son olarak, bizi orada şaşırtan bir diğer şeyse ezanlardı. Eşim sürekli farklı olduğunu söylüyordu fakat evimizin yakınındaki caminin makamlı olmasa dahi biraz daha ülkemize yakın bir okuyuşu olduğu için abarttığını düşünmüştüm. Daha sonra Filistin Camii yakınlarında vakit girdiğinde, hayrete düştüm. Çünkü yıllarca alıştığımız makamlı ezandan çok farklı bir seda duyuyordum. Zamanla bu ezanlar beni mutlu etmeye, ezanın manası üzerine daha çok kafa yormaya sevk etti. Rabbim kulaklarımızı ve kalbimizi ezanlardan mahrum kılmasın. Ezan okunan coğrafyaların muhabbetini kesmesin diyerek yazımı bitirmek istiyorum.
Esselamu aleykum.
Esselamünaleyküm⚘Allah razı olsun .⚘Çok güzel ve akıcı bir yazı olmuş.Okurken keyif aldım.Görsellerde oldukça iyi.Tunusu gözümde güzelleştirdi.Ve yine ecdadımızın varlığıyla,yaptırdıkları mekanlarıyla grur duymama sebep oldu.Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilO kadar güzel anlatılmış ki Tunus’a gidip kak varka yiyesim geldi. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSil