Konya'nın Osmanlı Mirasları
Bismillahirrahmanirrahim
Ecdadımız her daim Yaşatana ve yaşayan her şeye sonsuz saygı ve hürmet gösterdiği için fethettiği hiçbir yerde o yerin daha önceki sahiplerinin hatırasını, estetiğini, kültürünü tahrip etmedi. Dünyada daim kalmayacağını bildiği için bulunduğu yere, bulunduğu şehre izini zorla kazımaya çalışmayıp mevcut olan değerleri sürdürmeye, eksik olan yer ve değerlere ise tamir ve tadilat yapmaya çalıştı. Eğer ihtiyaç varsa kendisinden yeni değerler ekledi. Anadolu Selçuklu devletine yıllarca başkentlik yapan Konya'nın, Selçuklu'dan sonraki mirasçısı olan ecdadımızın bu yöntemi yine uyguladığını görmekteyiz. Şehirdeki Selçuklu eserlerinin çoğu, Osmanlı'nın yaptırdığı tamir ve tadilatlarla günümüze kadar gelmiştir. Yazımızın konusu ise münhasıran Osmanlı devrinde yapılmış camiileri ihtiva etmektedir.
Selimiye Camii
Hz.Mevlana'nın türbesinin ve dergahının batısında, şehrin en büyük mezarlıklarından biri olan üçler mezarlığının karşısında yer alır. Klasik Osmanlı mimari tarzında yapılmış olan Selimiye Camii'nin inşaatına 2.selim in şehzadeliği zamanında 1559 yılında Mimar Sinan öncülüğünde başlanılmıştır. 1567 de ibadete açılan camiinin üç kapısı vardır, taç kapısı kuzeydedir. Taş işçiliğinin nefis eserlerinden olan taç kapı, mihrap ve minberi oldukça dikkat çekicidir. Sağ tarafta yer alan kapıda, camiide bulunan mümin sudaki balık gibidir ondan zevk alır şeklinde bir yazı bulunmaktadır. Sol taraftaki kapıda ise, camide bulunan münafık kafeste bunalan kuş gibidir anlamında bir yazı yer almaktadır. Camiinin hatları hattat Ömer Vasfi Efendi tarafından yazılmıştır. Konya'nın meşhur alimlerinden olan Hacı Veyiszade Mustafa Efendi'nin yeğeni hafız ali ulvi kurucu bu camiinin hat ve nakışlarına hayran olduğunu, ne zaman camiiye girse bu hatlardan gözünü alamadığını söylemektedir. Camiinin batısında camiiye sonradan eklenilmiş, şu anda hala aktif olarak kullanılan değerli yazma eserleri barındıran Yusuf Ağa kütüphanesi mevcuttur.
Hz.Mevlana'nın türbesinin ve dergahının batısında, şehrin en büyük mezarlıklarından biri olan üçler mezarlığının karşısında yer alır. Klasik Osmanlı mimari tarzında yapılmış olan Selimiye Camii'nin inşaatına 2.selim in şehzadeliği zamanında 1559 yılında Mimar Sinan öncülüğünde başlanılmıştır. 1567 de ibadete açılan camiinin üç kapısı vardır, taç kapısı kuzeydedir. Taş işçiliğinin nefis eserlerinden olan taç kapı, mihrap ve minberi oldukça dikkat çekicidir. Sağ tarafta yer alan kapıda, camiide bulunan mümin sudaki balık gibidir ondan zevk alır şeklinde bir yazı bulunmaktadır. Sol taraftaki kapıda ise, camide bulunan münafık kafeste bunalan kuş gibidir anlamında bir yazı yer almaktadır. Camiinin hatları hattat Ömer Vasfi Efendi tarafından yazılmıştır. Konya'nın meşhur alimlerinden olan Hacı Veyiszade Mustafa Efendi'nin yeğeni hafız ali ulvi kurucu bu camiinin hat ve nakışlarına hayran olduğunu, ne zaman camiiye girse bu hatlardan gözünü alamadığını söylemektedir. Camiinin batısında camiiye sonradan eklenilmiş, şu anda hala aktif olarak kullanılan değerli yazma eserleri barındıran Yusuf Ağa kütüphanesi mevcuttur.
Aziziye Camii
Konya çarşısının ortasında bulunan ve bakışları üstüne çeken aziziye camii, Türk baroku tarzı ile son dönem Osmanlı mimari ve tezyini özelliklerini taşıdığını hemen gösterir. Camiiye ilk nazarınızda başka hiçbir yerde bulunmayan tarzıyla minareler ve fenerli şerefeler dikkatinizi çeker.Camiinin diğer dikkat çekecek özelliklerinden birisi de pencereleridir. Camiinin pencereleri kapısından büyüktür. Daha önceden yerinde bulunan camii 1867 de yanmıştır. Aziziye Camii Sultan Abdülaziz'in annesi Pertev Nihal Valide Sultan adına tekrardan yaptırılmıştır. Duvar süsleri, mermer minberi ve mihrabı çok görkemlidir. Mihrabında sülus hattıyla ayetelkürsi yazmaktadır.Camiinin doğu kapısının üstündeki yuvarlak madalyonun içine 'ey kapalı kapıları açan Allah'ım, bize hayırlı kapıları aç' anlamına gelen dua yazılmıştır. Kazıyarak Osmanlı izlerini yok edeceğinin zanneden zihniyet camiinin batı kapısının üstündeki mermer madalyonun üstündeki Sultan Abdülaziz’in tuğrasını kazıyarak yok etmiştir. Mabeddeki bütün yazıları 1293 (Hicri 1866) yılında Konya'nın büyük sanatkâr ve hattatı Hamdizade Mahbub Efendinin yazdığı bilinmektedir.
13. yüzyılda Selçuklu döneminin alimlerinden Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılan camii aslında bir Anadolu Selçuklu Devleti eseridir. Zamanla harap olması sebebiyle Osmanlı döneminde tekrardan yaptırılmıştır. Camii içindeki hat ve nakışlar oldukça ihtişamlıdır.
Şeyh Şerafettin Hazretleri camiinin bahçesinde bulunan türbede yatmaktadır. Vakti zamanında bu türbe ve camiiye yapılan her türlü saldırıya ve Allah'ın evini amacından başka her şey olarak kullanan zihniyetin çabalarına karşı günümüze kadar gelebilen bu yapı, üzerinde her daim kuşlar olan türbesiyle hatırlanmalı ve Şeyh Şerafettin'e bir Fatiha okunmalı.
Kapu Camii
Vaktiyle Konya'yı kuşatan dış surun yapısına yakın olduğu için bu adı alan Kapu camii ilk defa Mevlana dergahı postnişini Hüseyin Çelebi tarafından 1658'de yaptırılmıştır. İki defa yanan camii 1867'de zamanın postnişini Mahmut Sadreddin Efendi'nin gayretleriyle tekrardan yapılmıştır. Ecdad taşı dahi israf etmediğinden dolayı yapıda Bizans döneminden birçok devşirme malzeme bulunmaktadır.
Duvarlarında ve mihrabında kullanılan çiniler Kütahya'da imal edilmiştir. Konya’daki geç dönem Osmanlı mimarisinin kendine özgü bir uygulaması olan Kapu Camii, çarşı-dükkân dokusunun merkezinde, ticarî faaliyetin en yoğun olduğu bir alanda altındaki dükkânlarla hem ticarî faaliyete katkı sağlamakta, hem de çarşı esnafının ibadetgâhı olarak büyük bir önem taşımaktadır.
Kapu camii en çok hafızlarıyla, vaizleriyle ve hatimli teravihiyle bilinir. Konya'nın meşhur vaizi Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi yıllarca bu camiide vaazlar vermiş, Medine sevdalısı Hafız Ali Ulvi Kurucu bu camiide başhafızlık yapmıştır. Çelik hafızlar nezdinde kıldırılan hatimli teravihlere, Kur'an tilavetlerine, insanı derinden etkileyen vaazlarına bugün de aynı şekilde devam edilmektedir. Kapu Camii'nin feyzi ve maneviyatı bir başkadır. Halk dilindeki ismiyle 'Kapı'da' kılınmış bir namazınız özellikle teravih namazınız olsun inşallah!
Muhakkak Konya'daki Osmanlı ve camiileri bu yazıdan çok daha fazlası... Minik bir tanıtım olan bu yerleri bundan sonra daha bir şevkle, iştiyakla gezeceğinizden eminim :)
Bir camiiye girildiğinde oranın yapılmasında emeği geçen zatlara hürmeten camiinin mihrabını, minberini, kubbesini, yazılarını, tezyinatını inceleyerek ecdadın estetik ve güzellik kaygısı ne sebepten ötürüydü diye sormalı insan...
İslam medeniyetinin tarihteki izlerini takip ederek bu bereketli diyarlardan hisse almak bizlere nasib olsun inşallah!
Selametle!
kaynaklar:
- Konya Şehir Rehberi - Konya Büyükşehir Belediyesi/ Muhammet Ali Orak Ocak 2017
- Bir Keşif Defteri Işığında Konya Kapı Camii’nin İnşa Süreci ve Mimari Özellikleri-Yrd. Doç. Dr. Hüseyin MUŞMAL &Arş. Gör. Mustafa ÇETİNASLAN
Yorumlar
Yorum Gönder