Sivasın Muhafızları

Bu ayki yazımızda bir gezi yazısı oluşturmaya niyet ettik. Ama bu yazı diğer gezi yazılarından biraz farklı olacak. Çünkü şehirlerin koruyucularından, gözetenlerinden bahsetmek istiyoruz. Türk Dil Kurumu tarafından, muhafız, birini veya bir şeyi koruyan, kollayan, gözeten kimse, koruyucu olarak tanımlanmaktadır. Bu  koruyucularımıza değinirken aynı zamanda kıymetli topraklarımızdan geçmiş medeniyetlerin izlerinin nasıl birbirlerine saygı içinde yan yana bulunduğuna şahit olacağız. Şuan yanında bulunan farklılığa sabır gösteremeyen insanlar olarak, tarihimizdeki güzelliklerden ve anlayıştan, sanata saygı duyan medeniyetlerden örnek alabilmemiz arzusuyla…


Kadı Burhaneddin Türbesi

Sivas’ın koruyucularından bahsedeceksek, Sivas için çok emekler vermiş, türbesi de Sivas’ta bulunan Kadı Burhaneddin'den başlamak isteriz. Kendisi Eretnaoğullarından gelmekte olup, Kadı Burhanettin Devletinin kurucusudur. Sivas Sultanı olarak nam salmış bu değerli ismin türbesi Kadı Burhanettin İlkokulunun bahçesinde çocuk sesleri arasında bulunması çok manidardır. 

Çünkü Kadı Burhaneddin sadece bir devlet başkanı değil, aynı zamanda 600 sayfalık divanı bulunan bir alim ve sanatçıdır. İlminin derinliği ve eserleri burada ifade edilemeyecek kadar zengin olan bu güzel insanın tanınması, tanıtılması, hayatının araştırılması ve öğrenilmesi gençler için çok önemlidir. Türbesi başına giderek kendisine dua etmek, maneviyatından hisse almaksa bir başka görev olarak görülebilir.


İzzeddin Keykavus Türbesi-Şifaiye Medresesi

İzzeddin Keykavus, bir çoklarımızın bildiği üzere Anadolu Selçuklu Devleti sultanıdır. Sadece 9 yıl (1211-1220) tahtta kalmasına rağmen, Anadolu’yu imar eden sultan olarak bilinmektedir. Gıyaseddin Keyhusrev’in büyük oğlu olan sultan, iki denizin hükümdarı olmuştur. Denizlerin Sultanı anlamında Sultan’ul Bahreyn lakabı verilmiş, halife tarafından övgülere mazhar olmuştur. Akdeniz ve Karadeniz’e hakim olmuş, bu bölgelerin imarı için ciddi çalışmalar yapmıştır. 
 Sivas’ı, Konya’dan sonra Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti yapmış, okullar ve medreselerle donatmıştır. Türbesi kendisi tarafından yaptırılan ve bir tıp okulu olan Şifahiye Medresesinde bulunmaktadır. Sultan, medreseyi çevreleyen öğrenci odalarının arasında yatmaktadır. Kabrinin bulunduğu yer düşünüldüğünde bakış açısının ne kadar geniş olduğunu bizlere gösteren büyük sultan, vefatının üzerinden 800 yıl geçmesine rağmen bize yine ve yeni dersler vermeye devam etmektedir.

Sultanın kabrinin de bulunduğu Şifaiye Medresesi, 1217 yılında tıp okulu ve hastane olarak inşa edilmiş ve günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük şifahanesi olarak bilinmektedir.

Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni-Çifte Minareli Medrese


İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni, yalnızca büyük bir idareci ve siyaset adamı değil, aynı zamanda Arap ve Acem dillerinde kudretli bir münşi ve şair, bunun yanında ilim ve sanat hamisidir. Geçmişe baktığımızda, birçok devlet adamında görüldüğü gibi kendisi de çok yönlü bir idarecidir. Bu kadar çok iş yükünün arasında bu meziyetleri nasıl kazandıkları, bunun için nasıl vakit buldukları sorusu akla geldiğinde kaynaklar imdadımıza yetişir. Kendisinin, yönettiği bölgeler arasında seyahat ederken dahi at sırtında şiirler kaleme aldığı ve daima yanında bulundurduğu şair ve âlimlerle şiir meclisleri oluşturduğu bilinmektedir. Kendisi bizlere vakti nasıl geçirmemiz gerektiği ve aslında boş zaman diye bir şeyin olmadığı noktasında muhteşem bir örnek oluşturmaktadır.

1217 yılında inşa edilen Şifaiye Medresesi ile sırt sırta bulunan Çifte Minareli Medrese, yine bu alim tarafından 1271 yılında yaptırılmıştır. Yapının özgün özelliği, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesidir. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü olmuştur. Anadolu'da yapılmış en abidevi medreselerden biri olup, Dârü'l-hadis adıyla da bilinir. Bir tıp okulu ile hadis ilminin okutulduğu medresenin yan yana duruşu tabloyu okuyabilenlere güzel mesajlar vermektedir. 

Sahip Ata Fahreddin Ali-Gök Medrese

Sahip Ata Fahreddin Ali, Anadolu Selçuklu Devletinin XIII. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmuş bir devlet adamıdır. Devlet kademesinde üstlendiği çeşitli görevler sonrası vezirlik makamına yükseltilen Sahip Ata’nın yaptırdığı günümüze ulaşan ve ulaşamayan birçok han, camii ve medrese bulunmaktadır. Öyle ki yaptığı bu hayırlar kendisine, Ebu’l Hayrat ünvanı kazandırmıştır. Bu değerli devlet adamının vakıf konusunda bu kadar gayretli olması ve ilim adamlarını destekleyen ortamlar oluşturması Allah rızası için amel işleme ve amel defterinin kapanmamasını istemesinden ileri gelmektedir. Kendisinin gösterdiği bu yol bizler için de büyük bir örnektir. 
Yaptırdığı eserlerden en önemlisi 1271 yılında inşa edilen Sivas’ta bulunan Gök Medrese’dir. Yapıldığı tarihten itibaren dini ilimlerin tahsil edildiği medrese olarak hizmet verdiği bilinen bina 1926 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Dikdörtgen bir plan şemasına sahip olan medrese, bir mescid ve 14 odadan oluşmaktadır. Medresenin mermer portalında, iki yanına kabartma bezemeli kuleler üzerinde yükselen iki minare bulunmaktadır. 

Elbette Sivas’ın koruyucuları ve güzellikleri bu satırlarla sınırlı değil. Bizler güzel ülkemizin her köşesini süsleyen tarihi doğru şekilde okumalı ve aynı zamanda araştırmalıyız. Bu yazı bakışımıza sadece bir pencere niteliğinde durmaktadır. Temennimiz Sivas’a veya başka bir şehre gittiğimizde bir tarihi eserin karşısında durup onun hikâyesini ve eserin yaptıranını merak edip okumayı ihmal etmemek. 

Bir başka güzel şehrimizi ve birbirinden güzel koruyucularını anmamıza kadar, selametle kalınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu (K.S.)

Boykot'a nereden başlasak?

Bir Kitap: Dokuz Yüz Katlı İnsan