Bir Kitap: Şov ve Mahrem
İslam aleminin dertleri, imtihanları, düşmanları bitmiyor; dualarımız zulüm altındaki müslüman kardeşlerimiz için dinmiyorken elimizden gelenin en iyisi "dosdoğru olmak" olsa gerek. Sosyolog ve yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu tarafından kaleme alınan ve yaşadığımız "modern müslüman" kimliğini sorgulatan "Şov ve Mahrem" e ilişkin yazımız sizinle. Aynamız olsun inşallah.

Kitle kültürünün içine
sıkışmış insan, var olmanın yolunu "fark edilmekte" buldukça
görüntülere sığınıyor. Kimlikler imajlar üzerinden inşa edilirken dini/ahlaki
normların yerini modanın lokomotifliğinde tüketim kriterleri alıyor." Kuran-ı
Kerim’de Allah(azze ve celle) buyuruyor : “Şunu unutmayın ki Allah'ın nazarında
en değerli, en üstün olanınız, takvada en ileri olandır.”(el-Hucurat,13)
Halbuki kapitalizmin kölesi olmuş bizler, bir insanla ilk kez karşılaştığımızda
onun ayakkabısına, saatine dikkat eder olduk. Üstünlük arabaların markası,
modaya uygun giyinip giyinmemek oldu. "Artık sokaklar sahne, insanlar oyuncu.
Oyunu yazanlarsa 'kamusal alanın mübarekleri' yani modacılar. Kutsalını
kaybeden dünya, yeni kutsallar arayışında modacılara teslim oluyor. Ve şov
başlıyor." Diğerlerinden “farklı” olmak isteyenler bir de bakmışsınız birbirinin
aynı olmuş. Allah(cc) insanları yaratırken hepimizi farklı yaratmış. Parmak
izlerimiz bunun en mükemmel nişanesi.“Birileri”ne benzemeye çalıştıkça kendimizi,
özümüzü unuttuğumuzu ve mutlu olmadığımızı ne zaman fark edeceğiz?
Kadının cumhuriyet ile özgürleştiği
söyleyen bir kişinin, özgürleşmekten kastının “görünmek” yani tesettürsüzlük
olduğunu açıkça görebiliriz. Kadının Allah katındaki değerinin fark edememiş bu
kimsenin “görünmeyi, farkedilmeyi” üstünlük olarak varsaydığını söyleyebiliriz. "Geleneksel kültürde gören ve görünen ilişkisinde üstünlük
"görünen"de değil, görendedir. Kâinatın sahibi Kadir-i Mutlak
Allah herkesi gören ama hiç kimse tarafından görülmeyendir." Allah Teala
kendisinin üstünlüğünü kadına vermiş ve özelliği hakkıyla korumasını istemiştir
kadından."
"Kitle kültürü içine
sıkışmış, kendisine seri üretimin ve tüketimin küçük bir parçası olmaktan başka
bir değer atfedilmeyen insan için "fark edilme", sanal var olma
biçimleri armağan etmektedir. Şöhrete
talip olanlar, denetlemeye gönüllü olarak boyun eğdikleri için, kendilerini modern
öncesinin köle-cariye isimlendirmesinin dışında tutarlar. Halbuki hayatlarının
her anı ve vücutlarının her durumu köle ve cariye sınırlarından daha
dardır. Görünür olmak, daha fazla göz tarafından denetlenmeyi göze almak
demektir. Daha fazla göz tarafından denetlenme ihtiyacı ise, insanın
yaratıcı tarafından görüldüğü/denetlendiği inancı ve bilincinin zayıflamasıyla
doğrudan alakalandırılabilecek bir durumdur."
"Her birimizin yaptığı, rolünü
oynamaktır sade. Hepimiz aktörüz... maskeliyiz ve komiğiz." Unamuna/Sis
"Birbiriyle asla yan yana gelmeyecek
iki kelimeden müteşekkil olan "tesettür modası" -her geçen gün
ikincisi hakimiyetini ilan ederek birincisinin içini boşaltıyor- kamusal alanda
var olabilmek için modacıların emirlerine itaat etmeyi zorunlu kılan
modaerkilliği kutsamış oluyor."
Kuran-ı Hakim’de tesettür için şu ayet geçer:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı
çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan
dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafurdur, Rahimdir.” (el-Ahzab, 59)
Allah(cc), kadınların incitilmemesini murad etmiştir. Ne büyük lütuf! Fakat
Müslüman kadını çevresindeki kendinden güzel(!) kadınları gördükçe “görünme”
isteği artmıştır. Bu istek de modacılara yeni kapılar açmıştır.
"Dindar zihniyet bir taraftan ibadet
zamanı ve günaha uzak durma niyeti ile seküler zihniyetten ayrılırken,
diğer taraftan daha çok kazanma, başarılı olma, mevki makam edinme, hayatını
yaşama ve "biraz da biz yaşayalım" dürtüleriyle sekülerleşiyor." Halbuki Allah Rasulü(sallallahu aleyhi ve sellem)’ne
müşrikler İslam’ı yaymaması için teklifler sunmuş. O(sav) ise “Güneşi sağ
elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem.
Ya Allah, bu dini hakim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm.” diye cevap
vermiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder