Kalbimizin OHAL'i
“Bir çocuk parkta, her
zaman yem verdiği güvercinler bir başkasının yemini yiyor diye küstü onlara, “Tüm
güvercinler kötüdür.” dedi.
Sonra sokakta bir
anne her zaman alışveriş yaptığı bakkaldan çıkmış, artan parayı hesaplarken “Sakın
bakkallara güvenme, hepsi üç-beş lira kaçırmanın yoluna bakar.” dedi hayatı
öğrettiği yavrusuna.
Bir yaşlı amca
caddede, karşıya geçmeye çalışırken durmadı hiçbir araba ve “Bu araba
sahiplerinin hepsi bencildir.” dedi.
Bir esnaf para bozdurmak
istedi komşu dükkandan “Valla yok abi” cevabının ardından “Tüm tüccarlar
yalancıdır.” dedi.
Bir gariplik yok mu sizce de hikayelerde…Bir şey eksik sanki. Nasıl desem,
hayat tecrübelerinin yanlış çıkarımları mı, pire için yorgan yakmak mı, “gerçeği yeni farkettim” in ardına
sığınarak hala “gerçek” ve “doğru” tutumu benimseyememek mi?...Bir şey
eksik. Güven, inanç, hikmet arayışı, feraset, teslimiyet, cehd…Bir şeyden de
çok şey eksik…
Bu ironik durumun içindeyiz birkaç aydır, bir de OHAL’deyiz. Hayatımızdan
bir “15 Temmuz” geçti ve aslında geçmiyor, geçmeyecek. Takvim 13 Kasım’ı
gösterse de hala bir araya gelen herkesin dilinde, gönlünde, ta ruhunda! Kimimiz
evde ettiğimiz duaları, çocuklarımızın korkularını, sorularını anlattı; kimimiz
sokakta gördükleri dehşeti, tanklara karşı beraber durduğu can arkadaşının
şehadete erişini, komşusunun dul kalışını anlattı.
“Unutursak kalbimiz kurusun!”
“Unutma, Unutturma!”
“Unutmayacağız!” nidalarının atıldığı, sosyal medya paylaşımlarının
yapıldığı, bir bilinç, oluşturulmaya çalışılan nice olaylara,
tarihlere, kişilere tanık olduk. Srebrenitsa Katliamı, kıyıya vuran Suriyeli mülteci
çocuk, Soma maden faciası, Sivas, Madımak… Niceleri sayılabilir böyle.
Hangisinin üzüntüsünden kurudu kalbimiz ya da duada ellerimiz? Hangisinin yangını ümmet, kardeşlik bilinciyle
hala tütüyor yüreğimizde?
15 Temmuz unutulmasın diye, “15 Temmuz Kahramanları” belgeselleri
çekildi. Kahramanların o gece sokaklarda telefonlarına kaydettiği
“gerçeklerden” videolar hazırlandı. Öğretmenler yıllık planlarına 15 Temmuz
bilincini giydirdi. 30 kuş şiiri, dua şiiri, bildiriler, manifestolar yazıldı.
Çocuklara tekrar “asker”, “terörist”, “polis”, “demokrasi”, “halk” kelimeleri
belletildi; “Vatan sevgisi imandandır” hadis-i şerifi idrak edildi/ edilmesi
gerektiği bilindi. Ve bütün bir millet “Çanakkale ruhu ölmemiş” dedi.
Peki, niye bu unutturmama çabası?
Niye? 238 Şehit, binlerce gazimiz var diye mi yalnızca?
Niye? Demokrasiyi yıkmaya çalıştılar diye mi?
Niye? Kandırıldık, dini hassasiyetlerimiz istismar edildi diye mi
sadece?
Hayır! O gece herkes ateşteki Hz. İbrahim’e su taşıyan kuş misali safını
belli etti, kendi imtihanını verdi. Kimi kazandı kimi kaybetti. Bu unutturmama
çabasının özeti “Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz.” Hadis-i şerifinin
işaret ettiği “Müslüman” olmak aslında…
Her şey bir yana asıl mesele 15 Temmuz’a alışmışken, varlığını
kabullenmiş hatta duyarsızlık bile hissetmeye başlamışken ne yaptığımız. Niye mi?
İşte şu sebepten;
“ Din Şûrası, 15
Temmuz 2016 gecesinde yaşanan kanlı darbe girişimi ve işgal hamlesinin, dini
istismar eden bir örgüt (FETÖ/PDY) tarafından gerçekleştirilmesi sebebiyle ülke
ve millet olarak içinden geçtiğimiz süreci değerlendirmek, bu ve benzeri
yapıların ülkemize, milletimize, İslâm’a, Müslümanlara ve İslâm algısına
verdiği zararları tespit etmek, dini açıdan bu konularda istişarelerde bulunmak
ve atılacak somut adımları belirlemek üzere, “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din
İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” başlıklı tek gündem
maddesiyle tarihinde ilk defa olağanüstü
toplandı.”
Bu
“Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma
ve Gelecek Perspektifi” başlığı herkesin kalbinde, kendi kabınca yer
edindi. Nefret söylemleri, “biz zaten demiştik”ler türedi. Herkes kalbinde bir OHAL ilan etti. Şimdi soruyorum,
biz Müslüman gençlerin kalbi “Hangi HAL’de?” İşte bu asıl mesele, asıl dava,
asıl çözüm bu!
Yaşanan ve yaşatılan Din
İstismarı kadar bizi içimizden yiyen ayrık otları türüyor kalplerimizde.
Hacıya- hocaya güven olmaz lafları, benim kalbim temiz tafraları, Müslümanım diyeni
de gördük savunmaları, dindarı böyleyse aman almayım kılıfları…Hani
oraklarımız, ayrık otlarını köklerinden söküp atacak güçlü ellerimiz, inançlı yüreklerimiz, hani…
Zaman, Kur’an’ı ve sünneti
rehber edinmenin, bu istikamette ve gayrette olmanın zamanı. Kardeşlerim!
Müslüman, dindar kavramlarını yeniden yazmak değil amaç; hatırlamak! Gerçeği okumak, öğrenmek, kan ter içinde ve aşkla gerçeğin peşinden koşmak!Tek ölçü bu... Bir işaret
arayanlara, Kur’an ve sünnet yeter.
Bir bilene danışalım mı?
Al-i İmran Suresi,
103. Ayet:
وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ
وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ
قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ
مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪
لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Hep
birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp
ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize
düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti
sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken
oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık
bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
Şüphesiz Allah her şeyin en iyisini bilendir.
Selametle….
Yorumlar
Yorum Gönder